بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

إِنَّآ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِبًا إِلَّآ ءَالَ لُوطٍۖ نَّجَّيْنَٰهُم بِسَحَرٍ ٣٤

Biz de üzerlerine taş yağdıran bir rüzgar yolladık. Ancak Lut'un ailesi müstesna. Onları seher vakti kurtardık.

– İbni Kesir

نِّعْمَةً مِّنْ عِندِنَاۚ كَذَٰلِكَ نَجْزِى مَن شَكَرَ ٣٥

Katımızdan bir nimet olarak. İşte Biz; şükredeni böyle mükafatlandırırız.

– İbni Kesir

وَلَقَدْ أَنذَرَهُم بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْاْ بِٱلنُّذُرِ ٣٦

Andolsun ki; onlara, azab ile yakalayacağımızı da haber vermişti. Ama onlar bu uyarıları kuşku ile karşılayarak yalanladılar.

– İbni Kesir

وَلَقَدْ رَٰوَدُوهُ عَن ضَيْفِهِۦ فَطَمَسْنَآ أَعْيُنَهُمْ فَذُوقُواْ عَذَابِى وَنُذُرِ ٣٧

Andolsun ki; onlar, misafirlerine kötülük yapmayı kasdetmişlerdi. Biz de gözlerini kör ettik. Azabımı ve tehdidimi tadın.

– İbni Kesir

وَلَقَدْ صَبَّحَهُم بُكْرَةً عَذَابٌ مُّسْتَقِرٌّ ٣٨

Andolsun ki; bir sabah erken, önü alınmaz bir azab geldi başlarına.

– İbni Kesir

فَذُوقُواْ عَذَابِى وَنُذُرِ ٣٩

Tadın, işte azabımı ve tehditlerimi.

– İbni Kesir

وَلَقَدْ يَسَّرْنَا ٱلْقُرْءَانَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ ٤٠

Andolsun ki; Biz, Kur'an'ı düşünmek için kolaylaştırdık. Düşünüp ibret alan var mı?

– İbni Kesir

وَلَقَدْ جَآءَ ءَالَ فِرْعَوْنَ ٱلنُّذُرُ ٤١

Andolsun ki; Firavun erkanına da uyarıcılar geldi.

– İbni Kesir

كَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِنَا كُلِّهَا فَأَخَذْنَٰهُمْ أَخْذَ عَزِيزٍ مُّقْتَدِرٍ ٤٢

Onlar, bütün ayetlerimizi yalanladılar. Biz de kendilerini, çok kuvvetli ve kudretli bir yakalayışla yakaladık.

– İbni Kesir

أَكُفَّارُكُمْ خَيْرٌ مِّنْ أُوْلَٰٓئِكُمْ أَمْ لَكُم بَرَآءَةٌ فِى ٱلزُّبُرِ ٤٣

Sizin kafirleriniz bunlardan daha mı iyidir? Yoksa kitablarda sizin için bir beraat mi vardır?

– İbni Kesir

أَمْ يَقُولُونَ نَحْنُ جَمِيعٌ مُّنتَصِرٌ ٤٤

Yoksa onlar: Biz, intikam almaya muktedir bir topluluğuz mu diyorlar?

– İbni Kesir

AYARLAR
Okuyucu